Babamın memuriyeti dolayısıyla ilkokul yıllarımın tamamını İstanbul’da geçirdim. O nedenle şehrin efsane lezzetlerini çok iyi bilirim.
Örneğin et denilince Beyti ve Gelik, Sirkeci tarafında karnım acıkınca Konyalı Lokantası, çikolatalı pasta denilince Ali Muhittin Hacı Bekir ve Baylan, baklava denilince de mutlaka Karaköy Güllüoğlu…
Dikkat ettiyseniz sadece Güllüoğlu demiyorum; “Karaköy Güllüoğlu” diyorum…
Logosunda Galata Kulesi olandan…
Güllüoğlu Baklavacısı denince genelde bir isim karmaşası oluşur…
Meşhur Güllüoğlu baklavacıları aynı aileden olmaları dolayısıyla gelen isim hakkı sebebiyle “Baklavacı Güllüoğlu” ve “Faruk Güllüoğlu” gibi isimleri kullanabiliyor.
Bu nedenle her yerde gördüğünüz Güllüoğlu Baklavacıları bana göre gerçek Güllüoğlu değildir.
Asıl Güllüoğlu; rahmetli Mustafa Güllü tarafından kurulan ve halen Nadir Güllü’nün yönetiminde Karaköy İskelesi’nin hemen karşısında faaliyet gösteren “Karaköy Güllüoğlu”dur.
FETÖ operasyonlarında adı geçen Güllüoğlu Baklavacısı da “Karaköy Güllüoğlu” değildir…
Karaköy Güllüoğlu sadece baklavacıdır…
Şimdi gelelim konumuza…
Karaköy Güllüoğlu, Türkiye’de bir baklava efsanesidir...
Ancak bu efsanenin ömrü babaları Mustafa Güllü’nün vefatına kadar devam etti.
Mustafa Güllü’den sonra maliyeti azaltmak amacıyla şerbete glikoz katmaya başladılar.
Çocukluğumdan beri müşterileri olduğum için bu ince ayarlamayı anında fark edebildim.
En son geçen hafta gittiğimde ise artık benim için Karaköy Güllüoğlu efsanesinin sona erdiğini anladım.
Ucuz pastanelerde baklava yediğiniz zaman nasıl ki daha ikinci dilimde sanki çok fazla tatlı yemişsiniz gibi içinizde bir yanma oluşuyorsa işte aynı yanmanın Karaköy’de de oluştuğunu hissettim.
Maliyeti azaltmak için şeker yerine neredeyse tamamen glikoz koymaya başlamışlar.
Sadece bu kadar mı?
Ne yazık ki bu kadar da değil…
Karaköy’deki o meşhur dükkana girdiğinizde baklava tepsilerine yaklaşır yaklaşmaz mis gibi bir tereyağı kokusu alıyorsunuz.
Gerçek tereyağı bu kadar abartılı bir şekilde kokmaz.
Demek ki tereyağı aromasına da başlamışlar.
Gerçekten ama gerçekten çok üzüldüm.
Karaköy Güllüoğlu benim çocukluğumun efsanelerinden biriydi…
Adeta oynayarak, zıplayarak gittiğim bir yerdi...
Vahşi kapitalizme yenilmiş…
Arka mahalledeki pastaneden çok fazla bir farkı kalmamış…