Hatırlanacağı gibi geçtiğimiz Eylül ayında Silivri'de büyük bir skandal patlak vermişti. Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar ile bir gazetecinin (bu gazeteci ben oluyorum) para ile ilgili konularını içeren ve hiç de etik olmayan elektronik posta yazış

Hatırlanacağı gibi geçtiğimiz Eylül ayında Silivri'de büyük bir skandal patlak vermişti.

Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar ile bir gazetecinin (bu gazeteci ben oluyorum) para ile ilgili konularını içeren ve hiç de etik olmayan elektronik posta yazışmaları (!) "Silivrigate" başlığı altında kamuoyu ile paylaşılmıştı.

Evet, bu bir skandaldı...

Ancak sahte bir skandaldı...

Bu olay günlerce konuşuldu, tartışıldı ve üzerine yorumlar yapıldı.

Daha sonra yaşanan başka gelişmeler üzerine gündem değişti ve o olay da unutuldu.

 

Sevgili Silivrililer,

Şimdi size soruyorum.

Bu olayda benim yerimde olsanız ve gerçekten de gazetecilik etiği ile bağdaşmayan bir ilişki yumağının içerisine girseniz; olay patladığı zaman ne yaparsınız?

Önce inkar edersiniz, arkasından da olayın soğumasını ve unutulmasını beklersiniz...

Tekrar tekrar kaşımazsınız...

Çoktan unutulan bu mevzuyu aylar sonra yeniden gündeme taşımazsınız...

Peki size iftira atılmış ve komplo kurulmuş olsa; gerçekte yapmadığınız bir olayla ilgili olarak sahte deliller oluşturularak itham edilseniz ne yaparsınız?

Eğer gazeteciyseniz ve elinizde imkan varsa; olayı araştırarak gerçeklerin açığa çıkması ve toplum nazarında zedelenen itibarınızın iadesini sağlamak için mücadele edersiniz.

Demek oluyor ki benim açımdan yapılması gereken, olayı araştırarak gerçekleri ortaya çıkarmak; bu gerçekleri yayımlayarak toplumu doğru bir şekilde bilgilendirmek ve toplum nezdinde zedelenen itibarımı geri kazanmak.

Peki ya Belediye Başkanı açısından ne yapılması gerekiyor?..

Özcan Işıklar da bu olayda gerçekte yapmadığı bir eylemle suçlanmıştı.

Işıklar hiçbir zaman bana mail gönderek "sana para yağdırırım" demedi.

Bu iddia yalan ve iftiraydı...

Ancak Işıklar'ın böyle konuları araştırmaya ayıracak vakti yok. Onca işinin arasında benim bilgisayar sistemine sızarak mail yazışmalarını ortaya çıkartıp bazılarını değiştirerek yayımlayan kişi ile uğraşacak zamanı yok Başkan'ın...

Demek oluyor ki; bu kişiyi bulup delilleriyle birlikte kamuoyunun karşısına çıkarmak ve adalet önünde cezalandırılmasını sağlamak benim görevim haline gelmişti.

Bu, hem kendime karşı, hem Silivri halkına karşı, hem de Belediye Başkanı Özcan Işıklar'a karşı bir sorumluluk haline gelmişti benim için.

Ve sorumluluğumun gereğini yerine getirerek bu görevimi layıkıyla yaptım.

Bu kişinin kim olduğunu, kanıtlarıyla birlikte ortaya çıkardım...

 

Sevgili Silivrililer,

Lütfen dikkatle okuyun,

Herkes bunu kafasına yazsın;

Hile ile, üçkağıt ile, yasadışı yöntemlerle bilgisayarlara sızarak buradaki bilgileri ele geçiren, yazışmaları değiştirerek farklı anlamlar yükledikten sonra sanki bir skandal yaşanmış gibi sahte bir hava vererek kamuoyuna yansıtan şahıs tespit edildi.

Aslında buna benzer olaylar Silivri'de ilk defa yaşanmıyor.

Yaklaşık 10 yıldır böyle şeyler oluyordu. Bir ara mektup dağıtma modası başlamıştı. Çeşitli siyasetçileri küçük düşürerek başka siyasetçilerin önünü açacak türde hakaret mektupları yazılarak dağıtılırdı.

Şimdi milletvekili olan Tülay Kaynarca, o dönem sağda solda bu mektupları benim yazarak gönderdiğimi söylüyordu. O zaman kendisini hukuka başvurmaya ve elinde eğer bir bilgi varsa bu bilgileri Cumhuriyet Savcılarına vermeye davet etmiştim.

Ancak nedense hukuka başvurmaktan imtina etti.

Ve çok ilginçtir, o dönem Yetkin Çavdar hakkında dağıtılan hakaret mektupları ile ilgili skandala Tülay Kaynarca ile aşağı yukarı aynı tarihlerde ortaklık yapan Sefa Kara'nın adı karıştı.

Yine o dönemlerde buna benzer çirkin olaylara benim adımı yakıştıran birtakım insanlara bu iddialarını ispatlama çağrısında bulundum.

İspatlayamadılar...

Bazılarını iftira ve hakaret suçlarından mahkemeye verdim ve yargılanarak mahkum oldular.

Gazetecilik hayatımın her döneminde ağzımdan çıkan her kelimeyi gerektiğinde yargı karşısında ispatladım.

Ve sonuç olarak alnım açık, başım dik olarak bu günlere geldim.

Bundan 6 ay kadar önce kimliği belirsiz şahıslar tarafından kullanmakta olduğum elektronik posta adresimin erişim şifresi ele geçirildi ve  güya "Silivrigate skandalı" adı altında bazı elektronik posta yazışmaları yayımlandı.

Bu yazışmaların bir bölümü bana aitti.

Ancak bazılarının arasına gerçekte kullanmadığım ve yazıştığım kişilerin de kullanmadığı bir takım kelime ve cümleler eklenerek toplumun dikkatini çekecek türde sahte bir skandal yaratılmaya çalışılmıştı.

Örneğin, Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar ile yaptığımız bazı yazışmalarda benim kendisinden bilgisayar istediğim, O'nun da bana "seni paraya boğarım" diye mesaj yazdığı iddia edildi ve bu doğrultudaki bazı yazışmalar internet üzerinden açılan sahte bir adres üzerinden yayımlandı.

Hepimiz çok şaşırdık, çünkü gerçekte böyle bir yazışma yapmamıştık.

Aklımızın ucundan bile geçmeyen şeyler sanki aramızda konuşulmuş, hatta internet üzerinden yazışılmış gibi bir ortam oluşturulmuştu.

Hem Işıklar, hem de benimle ilgili olarak toplum yanıltılarak olumsuz bir algı oluşturulmaya çalışılmıştı.

İftiraya uğramak ve komploya maruz kalmanın ne demek olduğunu iliklerimize kadar hissettik.

Bu olaydan sonra Silivri'de bazılarının tercih ettiği gibi "şu yaptııı, bu yaptııı" diye feveran edip dedikodu yapmak yerine yargıya başvurdum ve bu komployu kuran kişilerin Bilişim Polisi aracılığıyla belirlenerek yakalanmalarını istedim.

Bu süreç içerisinde adaletin tecellisinin sağlanması için elinden gelen yardımı yapan Silivri İlçe Emniyet Müdürü Sayın Mustafa Güntekin'e teşekkür ediyorum.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Bilişim Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürü Sayın Hayati Başdağ'a teşekkür ediyorum.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Bilişim Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü'nde görev yapan çok değerli bilişim uzmanı polis arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

Altı ay süren teknik bir çalışma sonucunda Silivri'de bilgisayar sistemlerine sızarak insanların özel bilgilerini işine geldiği gibi değiştirip yasadışı bir şekilde yayımlayan kişinin kimliği belirlendi.

Bu kişi maalesef Silivri halkının çok yakından tanıdığı bir kardeşimiz.

Aslında ben, kendisinin böyle şeyler yaptığı çok önceden tahmin ediyor ve O'nu her fırsatta uyarıyordum.

Ancak vazgeçmedi...

Yeteneklerini kötüye kullanarak suç işlemekte, insanların bilgisayar sistemlerine girerek burada bir takım yanlış hareketler yapmakta ısrar etti.

Belki de bu şekilde kahraman olacağını zannetti.

Çoğumuz Türkiye'de adaletin işlemediği zannederiz.

Evet, adalette aksamalar ve onaylamadığımız birtakım yanlışlıklar oluyor zaman zaman.

Ancak hakkınızı arama konusunda ısrarla mücadele ettiğiniz zaman hukuken başarıya ulaşabiliyorsunuz.

Ben bunu çok yaşadım.

Olaydan bugüne kadar geçen süreç içerisinde İstanbul Polisi'nin branşlara ayrılarak her kademenin kendi branşında ne kadar uzmanlaşmış olduğunu gördüm ve bundan gurur duydum.

Vatan Caddesi'ndeki ana binada bulunan Bilişim Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü kapsamında görev yapan polis arkadaşlar da gerçekten büyük bir özveriyle 24 saat çalışarak il sınırları içerisinde bilgisayar sistemleri kullanılarak işlenen suçların faillerini ortaya çıkartıyor.

Evet...

Halk değişiyle yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik...

Bu olay kapsamında Silivri halkına karşı son bir görevim daha kaldı.

O da bu şekilde bilgisayar sistemlerine girerek sahte skandallar yaratan ve Silivri halkını yanıltmaya çalışan bu kişinin kimliğini kamuoyuna açıklamam gerekiyor.

Bilişim Suçlarıyla Mücadele Şubesi'nin söz konusu kişi ile ilgili 2-3 günlük başka bir çalışması devam ediyor.

Hemen ardından bilişim suçlarından sorumlu olan Silivri Cumhuriyet Savcısı kendisini adliyeye getirterek ifadesini alacak. İfadenin alınmasıyla birlikte söz konusu şahsın ismini kamuoyu ile paylaşacağım.

Herkesin bu şahsı merak ettiğini biliyorum.

Bekleyin lütfen çok az kaldı...