Sevgili Okuyucularım,

Biz gazeteciler her konuda ahkâm kesmeye bayılırız.

Makaleler yazar, en sivri ve en uç konularda düşüncelerimizi açıklar, atar, tutar ve çok bilmişlik taslarız.

Eğer ki okuyor, araştırıyor, analiz ediyor ve ondan sonra düşüncelerimizi açıklıyorsak; o zaman yazılarımız topluma katkı sağladığı gibi, yöneticiler için yol gösterici, okuyucularımız için de keyif verici olur.

Aksi halde kafadan sallanarak yazılan köşe yazıları; yazan gazeteciyi (!) komik duruma düşürdüğü gibi mesleğimizin sosyal statüsüne de zarar verir.
 
Sadece Silivri’de değil; Büyükçekmece, Çatalca, Beylikdüzü ve Avcılar’da da çok sayıda gazetecilik yapan arkadaşımız var.

Bu arkadaşlarımız arasında gerçekten kaliteli bir şekilde yerel gazetecilik yaparak topluma ışık tutanlar olduğu gibi; ilkokulu zor bela bitirip dağıtıcılıktan terfi ederek köşe yazıları yazmaya başlayan ve “Allahım ne günlere kaldık” diyebileceğimiz türde olanlar da var.

Gazetecilerin profesör olmasına gerek yok. Ama en azından genel kültürü yüksek ve okuyan, araştıran insanlar olmamız gerekiyor diye düşünüyorum.
 
Mutlaka fakülte bitirmek gerekmiyor.

Ama en azından bir lise mezunu olmak gerekiyor.

Örneğin ben lise mezunuyum.

Ulusal çapta gazeteciler arasında bir Hasan Pulur var ortaokul mezunu.

Şimdi milletvekili olan gazeteci Barış Yarkadaş lise mezunu…

Gazeteci ve müzik adamı Zülfü Livaneli lise mezunu…

Çok uzun yıllar önce gazetecilik yapan eski başbakanlardan Bülent Ecevit lise mezunu…

Popüler siyasetçiler arasında CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin lise mezunu…

Ancak bu isimlerin tamamı kendilerini yetiştirerek geliştirmiş kişiler.

Hemen hemen tamamı; okulda hocalara karşı efendi davranıp kitap ezberleyerek üniversite diploması alanları ceplerinden çıkartır.
 

Gelelim biz yerel gazetecilerin durumuna…

İçimizde ne yazık ki ilkokul mezunları da var, bilmem ne fakültesini bitirmesine rağmen; belediye meclisi ile encümen arasındaki farkı bilemeyenler de var.

Mesele sadece diplomayı alabilmekte değil.

Genel kültür anlamında kendini geliştirebilmek de önemli.

Kaldı ki kafası çalışan bir gazeteci, herhangi bir konu hakkında yazı yazmadan önce konu ile ilgili kaynakları açıp şöyle bir okusa; hata yapma ihtimali de ortadan kalkacak.
 

Beylikdüzü bölgesinde son yıllarda ortaya çıkan ve zaman zaman da Silivri ile ilgili yazılar yazan bir arkadaş var.

Adı Cengiz Alçayır

Gazete İstanbul’da yöneticilik yapıyor.

Kendisine sorarsanız "ortağım" diyor.

Aslında Beylükdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile yakın olması sayesinde bu görevde olduğu da iddia ediliyor ancak şimdilik konumuz bu değil...

Neyse devam edelim.

Alçayır ilkokul mezunu…

Yakın arkadaşlarına göre ise 40 yaşından sonra dışarıdan sınavlara girerek ortaokulu bitirmiş.

Uzaktan bakarsanız havası bin beşyüz…

Ama yazılarına baktığınız zaman kafasının içinin boş olduğu şeklinde bir düşünceye kapıliyorsunuz.

Her neyse bu arkadaş geçenlerde bir köşe yazdı.

Yazının konusu (tövbe estağfurullah) eşcinseller…

Biliyorsunuz geçtiğimiz hafta “Onur Yürüyüşü” (!) adı verilen eşcinsel yürüyüş sırasında çıkan olaylardan dolayı bu konular fazlaca gündeme gelmeye başladı.

Alçayır da köşesini bu insanlara ayırarak Türkiye’de eşcinselliğin suç olduğunu yazmış.

Öncelikle şunu belirtmekte fayda var.

Bana göre eşcinsellik bir ahlaksızlık ve psikolojik bir rahatsızlıktır.

İsteyen bu düşünceme katılır, istemeyen katılmaz.

Ancak, Türk Ceza Kanunu açısından suç değildir.

İran’da suçtur…

Suudi Arabistan’da suçtur…

Başka bazı ülkelerde suçtur.

Ancak Türkiye’de suç değildir…

Ülkemizde, neyin suç olup neyin suç olmadığı yasalarla belirlenir.

Bir eylemin suç olup olmadığı konusunda tereddüte düşerseniz; artık herkesin elinin altında internet var, açarsınız Türk Ceza Kanunu’nu bakarsınız.

Orada yazıyorsa ve karşılığında cezası da belirtiliyorsa bu davranış suç teşkil etmektedir.

Eğer yazmıyorsa o zaman suç teşkil etmemektedir.

Bunu öğrenmek için harcayacağınız zaman en fazla 5 dakikadır.

Hele ki gazeteciyseniz; okumadan, araştırmadan, kaynaklarını sorgulamadan ve doğruluğuna emin olmadan bir konu hakkında makale yazıp da görüş belirtirseniz hem kendiniz küçük düşersiniz hem de mesleğimizin imajını küçük düşürürsünüz.

Ne yazık ki okumamış arkadaşımız Cengiz Alçayır burada kafadan sallayarak saldım çayıra tarzında bir köşe yazısı yazmıştır.
 

Sevgili Okuyucularım,

Kaliteli gazetecilik yapılması çok önemli bir şeydir.

Kaliteli gazetecilik de ancak bilgiyle olabilir.

Okumadan, araştırmadan, cahilce yazılan köşe yazıları ne yazık ki mesleğimizin sosyal statüsünü düşürerek imajımıza zarar vermektedir.

Okumanın yaşı olmaz…

50 yaşına merdiven dayamış olan Cengiz Alçayır’a biraz okuyup araştırarak kendisini geliştirmesini tavsiye ediyorum…

Cehalet çok kötü bir şeydir…