Bilindiği gibi ülkemiz diğer dünya ülkeleri gibi küresel bir salgın tehdidiyle savaş halinde (COVİD 19) , tüm dünyada pandemi ilan edilen bu salgın ile uğraştığımız şu günlerde her geçen gün enfekte insan sayısı artmakta bir çok insan evinden dışarı çıkmayarak virüsten korunmaya çalışmaktadır. Halkın bir kesimi bu tehdidi ciddiye almasa da , bir çok işletme kepenk kapatıp “evden çalışma” veya “ücretli /ücretsiz izin” gibi yollara başvurmak zorunda kalmaktadır.
Tüm bunlar olurken Anayasal bir hak olan olan “kişisel verilerin korunması hakkı” da öncelikle gözetilmesi gereken bir hak olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira sözkonusu olan kişilerin “sağlık verileri” dir ve sağlık verisi özel nitelikli kişisel veridir ve sadece kanunda sayılan hallerle sınırlı olarak “ sır saklama yükümlülüğü bulunan kişi kurum ve kuruluşlar” tarafından açık rıza alınmaksızın işlenebilir (KVKK. m.6/3) .
Örnekle ; bir kişide Koronavirüs (COVİD 19) şüphesinin bulunması veya bu kişinin test sonuçlarının pozitif olması o kişinin "kişisel sağlık verisi"dir. Bu sebeple sır saklama yükümlülüğü bulunan kişi, kurum veya kuruluş değilseniz (doktor, sağlık kuruluşları vb.) bu tür bir bilgiyi kişiden açık rıza almaksızın işleyemezseniz (Yani bilgiyi aktaramazsınız vb.)
Yani koronovirüs şüphelilerini ifşa ederek bunun altında halk sağlığını koruma düşüncesi olsa dahi kanunun “işlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olma” ilkesine aykırılık teşkil edeceğinden hem Türk Ceza Kanunu bakımından suç işlemiş olursunuz hem de özel bir mevzuat olan Kişisel Verilerin Korunması Yasasına aykırı hareket etmiş olup idari para cezası yaptırımları ve tazminatlar ile karşılaşabilirsiniz.
Ancak çevrenizdekilerin bu hastalığa yakalanıp yakalanmadığı konusunda Bulaşıcı Hastalıklar Sürveyans ve Kontrol Esasları Yönetmeliği’nin 9 ve 10.uncu maddesi gereğince “bulaşıcı hastalıklar ve halk sağlığı” tehdidi oluşacak durumlar ile ilgili hastaların ihbarı ve bildiriminden tüm gerçek ve tüzel kişiler olarak sorumluluğunuz da bulunmaktadır. Ancak bu ihbarlar ilgili kurum ve kuruluşlara yapılmalı başkaca kişi veya kişilerle kesinlikle paylaşılmamalıdır.
Zira yönetmeliği 11. Maddesi’ne“Bu işlemenin Kişisel Verilerin Korunması Kanuna aykırı olmaması” yönünde bir düzenleme de eklenmiştir. Yani her ne kadar halk sağlığı gözetilerek bildirim yükümlüğü bulunsa da bu veri işleme faaliyetinin ancak bildirimde bulunma ile sınırlandırılıp başkaca bir işleme faaliyetine dönüştürülemeyeceği de hüküm altına alınmıştır.
Yani çalıştığınız firmadaki çalışma arkadaşınız veya bir ziyaretçinin veyahut komşu veya arkadaşınızın salgın şüphelisi olması durumunda bu durumu ilgili sağlık kuruluşlarına bildirme yükümlülüğünüz bulunmaktadır. Ancak bu durumun da ölçülü olarak yerine getirilmesi, bu bilgilerin ihbar haricinde işlenmemesi kişisel sağlık verilerinin kişilerden açık rıza almaksızın işlenemeyeceğinin bilinmesi önem arz etmektedir.
Diğer yönden kişisel verilerin korunması ile ilgili olmasa da belirtmem gerekir ki Türk Ceza Kanunu’nun 195 maddesine göre bulaşıcı hastalıklarda zorunlu karantina şartlarına uymak gerekiyor, uyulmaması halinde kişiye 2 aydan 1 yıla kadar hapis cezası verilebilir.
Bu sebeple hem kendi sağlığımız hem de başkalarının sağlığı için karantina şartlarına uyulmalıdır. İşyerlerinin kapatılması yönünde bir karantina tedbiri alınırsa buna uyulması da gerekmektedir. Aynı zamanda hasta olduğunu bildiği halde bunu başkalarına bulaştıran yada gerekli tedbirleri almayan kişi de cezalandırılır.
Hastalığın yayılmaması için azami özen gösterilmesi , hasta olanların sağlıklı insanlara bulaştırmaması aslında vicdani ve insani bir görevdir ama bu bilinç ve hassasiyeti taşımayanlar veya gerekli özeni göstermeyenler için ceza kanunlarında düzenleme de yapılmıştır.