Son yıllarda en çok duyduğum sözlerden biri şudur;
“Her eline fotoğraf makinesi veya kalem alan gazeteci oluyor”
Peki bu sözü söyleyenler haklı mı?
Evet haklı…
Ancak takdir edersiniz ki; kimin gazeteci sayılıp kimin sayılmayacağını tasdik edecek bir kurum yok.
Fikir özgürlüğü kapsamına girdiği için her eline fotoğraf makinası veya kalem alan; “ben gazeteciyim” diyebiliyor.
Ama işte sadece kendisi “ben gazeteciyim” diyebiliyor…
Önemli olan toplumun bir kişi için “gazeteci” diyebilmesidir.
“Gerçek gazeteci” işte budur…
Peki kimler “gerçek gazeteci” olabilir, kimler olamaz?
Şimdi müsaadenizle herkesten ve herşeyden bağımsız olarak kendi düşüncelerime göre bir tanımlama yapmak istiyorum.
Rastgele bir örnek veriyorum; evkaf memuru Hülâgü Bey gibi efendi ve ağırbaşlı insanlar gazeteci olamaz…
Bu tür vatandaşlardan sigortacı olur, bankacı olur, esnaf olur, maliyeci olur, arşiv görevlisi olur, veznedar olur, berber olur, turşucu olur ama; gazeteci olmaz...
Gazeteci dediğiniz kusura bakmayın ama biraz "fırlama" olur…
Gazetecinin ruh yapısı farklıdır…
Kaç yaşında olursa olsun gazeteci haylazdır, haşarıdır…
Yerinde duramaz…
Gazeteci her şeyi merak eder, çok şeye burnunu sokar; araştırır, karıştırır ve kurcalar…
Aykırı işlere, alaverelere, dalaverelere çomak sokar.
Zapt edemezsiniz onu…
Gerçek gazeteci; mutlaka ama mutlaka haksızlıkları yazar.
Haksızlıkların üzerine gitmeyene; belki başkaları diyebilir, ama ben “gazeteci” (!) demem.
Kusura bakmayın…
"Gazeteci" işte aynen böyle olur…