Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Silivri ziyareti sırasında maalesef bazı partililer ile gazeteciler arasında hiç de hoş olmayan olaylar yaşandı.
Ben de olayların kısmen içerisindeydim ve şimdi size gözlemlerimi anlatmak istiyorum.
Olayın iki ayağı var. Öncelikle bu iki ayağı birbirinden ayırmamız gerekiyor.
Samanyolu Televizyonu'nun muhabiri salonda Bahçeli'ye hitaben "Sayın Bahçeli adamlarınız beni taciz ediyor, terbiyesizlik yapıyorlar" diye bağırdı.
Gerginliğin başlangıcı bu şekilde oldu.
Bu olayla ilgili görüş belirtmek istemiyorum. Çünkü muhabirin bağırmasının haricinde bir şey dikkatimi çekmedi. Bağıran o muhabir haklı da olabilir, provokasyon yapıyor da olabilir.
Bu olay ile Silivrili Gazetecilerin yaşadığı olay tamamen birbirinden farklı konulardan kaynaklanıyor.
Gelelim Silivrili Gazeteciler olarak bizim yaşadığımız olaya...
Bahçeli'nin bulunduğu salonda görüntüler alındıktan sonra bütün medya mensuplarından dışarıya çıkmaları istendi. Ancak MHP Silivri İlçe Teşkilatı yöneticileri bizi yan taraftaki toplantı salonuna davet etti. Biz de, ilçe yöneticilerinin bizi 5 dakikalığına bile olsa Devlet Bahçeli ile buluşturup, Silivri hakkında konuşma yapılacağını düşünerek toplantı salonuna geçtik. Orada diğer partililer ile birlikte beklerken, daha önce görmediğimiz ve tanımadığımız takım elbiseli bir şahıs hiç de nazik olmayan bir üslupla bizi dışarıya davet etti. Kendisine kim olduğunu sordum; "Bahçeli'nin Özel Kalem Müdürü" olduğunu söyledi. Ben de kendisine "biz Silivri'nin yerel basınıyız, buraya İlçe Başkanı'nın daveti üzerine geldik. İlçe Başkanı bizden dışarı çıkmamızı rica ederse çıkarız. Ancak siz muhatabımız değilsiniz, lütfen ilçe başkanı gelsin" dedim. Biz bu şekilde tartışırken araya daha önce ilçe başkanlığı yapmış olan Menderes Tanık girdi ve o da dışarı çıkmamızı istedi. Biz de Silivrili Gazeteciler toplu olarak "protesto amacıyla Devlet Bahçeli'nin programını takip etmeyeceğimizi" söyleyerek binayı terk etmek üzere yürümeye başladık. Bu sırada Silivri Haber Ajansı'nda kameraman olarak görev yapan Uğur (Avcı) arkadaşımız, MHP'li yöneticilere hitaben kavga eder bir ses tonuyla bağırarak "kaç paralık adamlarsınız" diye seslendi. Ve MHP'liler ile arasında itişme başladı. Diğer gazeteci arkadaşlarla birlikte müdahale etmek istedik ancak kalabalıkta yanlarına ulaşmamız mümkün olmadı. O sırada arbede büyüdü ve binanın hemen dışında en az 10 kişiden oluşan bir kalabalık Uğur'un üzerine saldırarak "provokatör" diye bağırmaya ve yumruklamaya başladı. Bunun üzerine o sırada gözüme ilişen MHP Silivri İlçe Teşkilatı'ndan tanıdığım İlçe Yönetim Kurulu Üyesi Toygun Ünver ve Ülkü Ocakları İlçe Başkanı Zafer Yalçın'dan müdahale etmelerini istedim. Toygun ve Zafer gerçekten de olay yerine doğru koşarak müdahale etmeye çalıştı. Ve bazı aklı selim MHP'lilerin de müdahalesiyle Uğur daha fazla hırpalanmaktan kurtarıldı.
Şimdi olayla ilgili ayrıntılı bir analiz yapmak istiyorum:
1- Samanyolu TV muhabiri ile MHP'liler arasında yaşanan tartışma biz yerel basın mensuplarını zerre kadar ilgilendirmiyor. Burada muhabirin bir an için gerçekten de provokasyon yaptığını düşünsek bile (ki olabilir) bu bütün gazetecilerin provokatör olduğu anlamına gelmez.
2- Silivri'de, gerçekten de Türkiye'nin hiç bir yerinde tam anlamıyla uygulanamayan bir sistemi uyguluyoruz. Silivri'nin kendine özgü yerel gündemini büyük bir ciddiyetle takip ederek haberleştiriyoruz. Devlet Bahçeli'nin bu ziyareti sırasında İlker Başbuğ'un durumuyla ilgili olarak cezaevi önünde yapacağı açıklama bizi çok fazla ilgilendirmiyor. Bu ulusal basının gündemi. Biz ise orada, Bahçeli'nin ağzından Silivri ile ilgili bir cümle duyup bunun kaydını yapabilmenin ve bunu haberleştirebilmenin peşindeydik.
Ancak bu sistem Türkiye'nin hiçbir yerinde Silivri'deki kadar ciddiyetle ve titizlikle uygulanmıyor. Bahçeli'nin Özel Kalem Müdürü de yerel gazetecilerin orada uzun uzun beklemesinin sebebini bu nedenle bir türlü idrak edemedi. Ve ısrarla "Sayın Bahçeli cezaevi önünde açıklama yapacak" diyerek bizi cezaevine yönlendirmeye çalıştı. Burada, MHP Silivri İlçe Teşkilatı'ndan bir görevlinin müdahale ederek Ankara'dan gelen müdüre durumu açıklaması gerekirdi.
3- Evet olayda Uğur'un da hatası var. Tepki göstermek demokratik sınırlar içerisinde kalmalıydı. Uğur'un "kaç paralık adamlarsınız" şeklinde bağırması orada bulunan ve kültür düzeyi düşük olan bir partili gurubunu tahrik etti. (Zaten MHP şimdiye kadar hep böyle insanlar yüzünden toplumda çok fazla sevilmedi)
4- Uğur'un tavrını savunmuyorum. Bu bir hataydı. Ancak, haksız bile olsa bir kişinin üzerine hurra diye 10-15 kişi nasıl saldırabiliyor? İçlerinde, adam dövme fırsatı yakalamanın coşkusuyla kalabalığı yarıp zıplayarak Uğur'un kafasına yumruk atanlar bile oldu. Bazıları Uğur'a vurduktan sonra elleriyle bozkurt işaretleri yaparak slogan attı. Bu hareketin adı siyaset olamaz; bu olsa olsa serseriliktir.
Sevgili Silivrililer,
Bu arada yanlış anlaşılmaması için bir hususu açıklamak durumundayım. Uğur'un üzerine saldıranlar arasında ben MHP Silivri İlçe Teşkilatı'na mensup hiç kimseyi göremedim. Benim dikkatimi çekenler yabancıydı. Hatta Silivrili yöneticilerden Toygun Ünver ve Zafer Yalçın, kalabalığı yatıştırarak Uğur'u kurtarabilmek için olaya müdahale etti.
Silivrili MHP'liler ile yıllardır aynı ortamlarda bulundum ve defalarca bir araya geldim. Kendi adıma hiçbir kaba saba hareketlerini görmedim. Bu olayı meydana getirenler de Bahçeli'yi karşılamak üzere Silivri'ye dışarıdan gelen insanlardı.
Bu olayda Silivrili MHP yöneticilerinin tek hatası bana göre Genel Başkan'ı ağırlama telaşından dolayı yerel basın ile bizzat kendileri ilgilenmeyip, genel merkez ve il yöneticilerini muhatap etmeleriydi. Eğer ki bizimle ilgili, "bina dışına davet etmek" dahil bütün diyalogları Silivri İlçe Yöneticileri kurmuş olsaydı; Silivrili gazeteciler ile parti arasında böyle bir olay da yaşanmayacaktı.