Bugün kendi kendime düşündüm. Bizler Silivri’nin yerel gazetecileri olarak sadece patronların seslerini duyuruyoruz. Çalışan kesimini yani işçilerin seslerini duyuramıyoruz. Ancak buradaki eksiklik acaba sadece bizden mi kaynaklanıyor?   Bugün bir

 

Bugün kendi kendime düşündüm.

Bizler Silivri’nin yerel gazetecileri olarak sadece patronların seslerini duyuruyoruz.

Çalışan kesimini yani işçilerin seslerini duyuramıyoruz.

Ancak buradaki eksiklik acaba sadece bizden mi kaynaklanıyor?

 

Bugün bir işveren örgütü olan Silivri SİAD, istediği zaman basınla bir araya gelerek patronların sorunlarını anlatmakta ve bu sorunların medyada yayımlanarak gündem oluşturmasını sağlayabilmektedir.

Ancak işçilerin böyle bir çalışma içerisinde olduğuna şu ana kadar tanık olmadım.

Bu ciddi bir eksiklik değil midir?

 

Silivri, sanayi üretiminin oldukça yoğun olduğu bir bölgedir.

Ancak buna rağmen şu güne kadar kalıcı bir sendika örgütlenmesinin sağlanamamış olması dikkat çekiyor.

Aslında geçmişte bu konuda küçük çaplı da olsa çalışmalar yapıldı. Ancak ortalıkta “hayırsever işadamı” nidalarıyla dolaşan Silivri SİAD’ın anlı şanlı patronları, kendi fabrikalarındaki sendikal örgütlenmeleri “işten çıkarma tehditleriyle” engellemeyi başardılar.

İşte bu nedenle Silivri’de ciddi bir sendikal örgütlenme eksikliği dikkat çekiyor.

 

Yakın tarihimizde Çanta sınırları içerisinde bulunan Sanovel İlaç Fabrikası’nda bir grev yaşandı.

Ayrıca SFA ve AYFAR’da, işten çıkartılan işçilere sahip çıkmak için küçük çaplı direnişler yapıldı.

Bunların dışında hiçbir örgütlü sendikal yapılanma başlatılamadığı için; işçiler haklarını tam olarak alamadı ve dertlerini de kimseye anlatamadı.

Bu sendikal yapılanma eksikliği, Silivri’deki fabrikalarda çalışan binlerce işçinin haklarına tam olarak kavuşamamalarına, seslerini yeterince duyuramamalarına ve başta aileleri olmak üzere yine binlerce insanın kalıcı mağduriyetler yaşamasına yol açmaktadır.

 

Fabrikalarda çalışan işçilerin yanında Silivri’nin mürekkep yalamış ve okumuş olan çalışan kesimine ait sendika örgütlenmeleri ise eksiksiz bir şekilde tamamlanmıştır.

Şimdi gelin öğretmen sendikalarına bakalım.

Silivri’de yıllardan beri hem Eğitim Sen, hem Türk Eğitim Sen, hem Eğitim İş hem de Eğitim Bir Sen sendikaları örgütlenmiş vaziyettedir.

İster haklı olsunlar ister haksız olsunlar öğretmenleri ilgilendiren en ufak bir konuda topluca gürültü yaparak seslerini duyurmayı ve gündem oluşturmayı başarıyorlar.

Yine Silivri’de örgütlü olan bir memur sendikası var.

Memurların sorunlarıyla ilgili en azından asgari çalışmalarda bulunuluyor.

Aynı şekilde Silivri Belediyesi’nde çalışan işçiler kendi iş kolları ile ilgili bir sendikaya temsilciğine sahipler.

BEDAŞ, KİPA  ve Türk Telekom'da da Türkiye genelindeki yapılanmalarından kaynaklanacak şekilde sendikalaşma söz konusu.

 

Silivri SİAD’ın patronları arasında sadece SARTEN’de Türk Metal İş’e bağlı bir sendikal örgütlenme söz konusu. Sarıbekir Ailesi, bu konuda gerçekten demokratik bir tavır sergiliyor.

Ancak irili ufaklı üç yüzden fazla fabrika ve sanayi tesisinin patronları bu konuda işçilerin nefes almasına bile meydan bırakmıyor.

Hadi işçilerin işverenden çekinerek bu konuda aktif bir çalışma başlatamadıklarını düşünelim.

Peki bu ülkenin sıkıya geldi mi mangalda kül bırakmayan anlı şanlı sendikalarının örgütlenme sorumluları Silivri’ye niçin el atmazlar?..

Türk-İş, DİSK, Hak-İş, Teksif, Metal-İş, Çelik-İş…

Silivri’de üçyüz küsür fabrika ve sanayi tesisi var…

Binlerce işçi var…

Bu sendikalar niçin Silivri’ye el atmazlar?..

İşçi babası olarak bilinen, eski DİSK Genel Başkanı ve şimdinin CHP İstanbul 3. Bölge Milletvekili Süleyman Çelebi bu konuda niçin bir çalışma başlatılmasına öncülük yapmaz?

Kaldı ki Silivri'yi sıklıkla ziyaret eden Çelebi'nin şimdiye kadar bu meseleye el atmamış olmasını da şaşkınlılla karşıladığımı belirtmek istiyorum.

Yine CHP'den milletvekili olabilmek için Silivri dahil bölgemizde kulis çalışmaları yürüten DİSK eski genel başkanı Rıdvan Budak için de rahatlıkla aynı şeyleri söyleyebiliri.

Haksız mıyım?..