Tecavüz kaçınılmaz bir hak değildir
“Okuyun”, diyor okuyun... Çünkü “mürekkebin akmadığı yerde kan akıyor.” der Ali Şeriati. Bu köşeye uzun zamandır ne yazssam diye çok düşündüm. Yereli mi konuşmalıyız yoksa geneli mi? Siyaset mi yazsam yoksa yemek tarifi mi versem pek bilemedim. Ama dün akşam dedim ki kalemimiz döndüğünce yazalım içimizden geçenleri.
Şimdi biraz hayal gücümüzü konuşturalım. Şöyle soğuk bir kış akşamı hayal edelim. Dışarıda bildiğiniz “dinlenme tesisi soğuğu” var. İşinizden gücünüzden yorgun argın gelmişsiniz. Eşiniz mutfakta sofrayı hazırlıyor. Siz de rutin eve geliş işlerinizi bitirmiş maşallah allah bağışlasın küçük kızınızla oynayarak günün yorgunluğunu atıyorsunuz. Tam yemeğe oturacaksınız sofrada bir şeylerin eksik olduğunu fark ettiniz. Cebinizden çıkardığınız artanıyla şeker alacağını bildiğiniz üç kuruşu kızınızın eline tutuşturdunuz koştura koştura markete, bakkala gönderdiniz. Aradan yarım saat geçti ki kızınız elindeki parayı sıkı sıya tutarak ağlayarak içeri girdi. Ne olduğuna anlam veremediniz sarıldı kollarınıza ve küçücük ağzından “baba bilmem kim amca bana kötü şeyler yaptı.” Aklınıza en son gelecek ihtimali düşünmeden ya kötü bir söz söylediğini ya da bir iki vurduğunu düşündünüz. Ama işin aslı o değildi işte aklınıza en son gelmiş olan “İSTİSMAR’dı”.
Sonuçta hukuk mukuk hak getire bu konularda. Siz bir ihtimal hukuk yolunu denemeye kalktınız ki o da ne bir gece ellerinde çiçekler, gondol çikolatası ile çocuğunuzun istismarcısı ve ailesi size geliyor. Neden çünkü dün akşam geçen bir yasa ile artık “zaman aşımı süresi içerisinde fail mağdur ile evlenirse fail hakkında hükmün açıklanmasının geriye bırakılması veya cezanın infazının ertelenmesine” imkan veren bir yasa geçti. Yani aman çocuğunuzun “adı çıkacağına canı çıksın” diyerek istismarcısına verin gitsin demenin süslenmiş hali.
Şimdi sormak lazım biz ne zamandan beri “uçkuru bu kadar boş” bir millet olduk? Siz çıkıp “ülkede genç nüfus azalıyor aman üç çocuktan aşağı çocuk yapmayın” diyeceksiniz hem de bütün ahalinin bin bir güçlükle bir yaşa getirdiği çocukları koruyamayacaksınız. Bu ülkede 3,5 yaşındaki çocuğa da tecavüz ediliyor kediye de, köpeğe de. Ne ara unuttuk “Eline, diline, beline” sahip olacaksın şiarını. Bu yasa teklifini veren sizler hiç mi yazarken eliniz titremedi, vicdanınız sızlamadı? Hiç mi kendi evlatlarınızı düşünmediniz?
Peki istismar edilen erkek çocuğuysa o zaman ne yapmayı düşünüyorsunuz? Ayrımcılık ve nefret söylemleriniz artık Fizan’dan duyulur oldu. Sorsanız “pozitif ayrımcılıktan” bahsedersiniz. Ama işin iç yüzü “işimize gelene ayrımcılık” olmuş.
Efendiler ülkeyi iyice muz cumhuriyetine çevirdiniz onu anladık. Ama çocuklarımızın üzerinden çekin o pis ellerinizi. Anayasayı, kanunları delik deşik ettiniz hadi tamam dedik ama Çocuk Haklarından çekin çocuk bedenine susamış o kirli ellerinizi. Siz bu yasa ile Silivri’de yoldan geçen kadınlara bakarak arabanın içinde mastürbasyon yapan adamlara diyorsunuz ki: “Çık kardeşim arabanın içinden orda neden yapıyorsun bu işi? Bul hali vakti kötü olan bir çocuk istismar et, tecavüz et sonra evlen. Nasıl olsa yasa da senden dolayı bir kusur olursa ceza yerine getirilir şartı var. Üç beş kuruşla çözersin işini. Maksat senin işin görülsün.”
Hiçbir yasanız, hiçbir kanunuz çocuk istismarını, tecavüzünü meşrulaştıramaz. İstismar, tecavüz “kaçınılmaz bir hak” değil bu ülkedekiler için. Bunu bir hak olarak sunmak, sunmaya kalkmak ise şerefli bir iş değildir.
Sizlerden gelecekte baba olacağımı düşünerek bir şey rica ediyorum ve hatta bunun için yalvarıyorum. Üşenmeyin bin bir imza kampanyası başlayacak bu işle ilgili gidin imza verin, hatta daha güzeli ne olur biliyor musunuz? Hem kendi çocuklarınız, hem komşunuzun çocukları hem de gelecekte olacak çocuklarımız için Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkınızı kullanın. Bu işin takipçisi olun, olun ki “Çocuklar istismar edilmesin, şeker de yiyebilsinler...”