Recep Tayyip Erdoğan’ı sevmem… Siyaseten kendisini desteklemem… Ancak bundan 25 yıl önce O’nunla tanışarak kısa süreliğine sohbet ettiğimi de kimse bilmez. Erdoğan’ın en dikkat çeken özelliği, geçmişteki yol arkadaşlarını da kendisiyle birlikte bugü

 

Recep Tayyip Erdoğan’ı sevmem…

Siyaseten kendisini desteklemem…

Ancak bundan 25 yıl önce O’nunla tanışarak kısa süreliğine sohbet ettiğimi de kimse bilmez.

Erdoğan’ın en dikkat çeken özelliği, geçmişteki yol arkadaşlarını da kendisiyle birlikte bugünün siyasetine taşımasıdır.

İşte şimdi size 25 yıl öncesinden itibaren tanık olduğum bir Silivri hikâyesi anlatmak istiyorum.

Hikayenin baş kahramanı Recep Tayyip Erdoğan…

Peki diğeri kim?

Hadi onu da hep birlikte okuyalım…

 

Silivri’de AK Parti’nin haksızlığa uğramış evladı olarak tanımladığım Yetgin Çavdar bugün ziyaretime geldi ve milletvekilliği aday adaylığı için başvuru yaptığını söyledi.

Oturduk, çay içip dertleştik…

Siyasi düşüncelerimiz çok farklı olmasına rağmen kendisiyle yıllardan bu yana samimi bir arkadaşlığımız vardır.

Yetgin Çavdar’ı çok eskiden beri tanırım.

Yazımın başında kendisi için “AK Parti’nin haksızlığa uğramış evladı” cümlesini kullandım.

Şimdi satırların devamında niçin bu tanımlamayı yaptığımı anlatıyorum.

 

1990’lı yılların başları…

Bendeniz çömez bir Hürbakış Gazetesi muhabiriyim.

Recep Tayyip Erdoğan’ın, Refah Partisi İstanbul İl Başkanlığına yeni seçildiği günler.

O zamanlar daha Büyükşehir Belediye Başkanı olması bile gündemde değil.

Oyları yüzde 7’lerde olan bir muhalefet partisinin il başkanı.

Hakkında kitap yazan gazetecilerin tabiriyle; Erdoğan’ın elinde "işte bütün servetim bu" diyerek yüzüğünü salladığı“fakirlik” günleri…

 

Recep Tayyip Erdoğan, partisinin toplantısı için bir grup arkadaşıyla birlikte zaman zaman sessiz sedasız Silivri’ye geliyor.

Yanında sadece Refah Partisi Silivri İlçe Başkanı Yetgin Çavdar var…

Tülay Kaynarca, o günlerde elinde şekerle Kocaeli’ndeki evlerinin önünde seksek oynuyor.

Metin Karakaş’a “Recep Tayyip Erdoğan” deseniz “o kim” diye soracak…

Hüseyin Turan, daha ilk partisi olan ANAP’ta bile siyasete başlamamış…

Yetgin Çavdar, o dönemden beri iyi gününde de kötü gününde de Erdoğan’ın en yakınındaki isimlerden biri oldu.

 

Aradan yıllar geçti; Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi.

Partisinin Silivri İlçe Başkanı yine Yetgin Çavdar’dı…

Cezaevine girdi; Silivri’deki protesto çalışmalarını Yetgin Çavdar örgütledi.

Yeri geldi polislerle problem yaşadı, yeri geldi gözaltına alındı.

Tülay Kaynarca büyüdü ve genç bir kadın oldu. Silivri’ye taşınarak Yeni Trakya Ekspres Gazetesi’nin muhabiri olarak çalışmaya başladı.

Silivri’de çoğu kişi yakından bilir ki; kendisi o günlerde CHP’li Belediye Başkanı Selami Değirmenci’yi çaktırmadan destekler ve peşinden ayrılmazdı.

 

AK Parti kurulduğunda; Silivri ilçe teşkilatını Yetgin Çavdar oluşturdu.

Kurucu ilçe başkanı Vural Sönmez’in referansını bile Çavdar verdi.

Kendisi de kurucu İl Başkanı Alaaddin Büyükağa’nın yönetiminde yer aldı.

Yani, fakirlik günlerinden itibaren, cezaevi dönemi de dahil olmak üzere partinin  kuruluşuna kadar Erdoğan’ın Silivri’deki neferi gibi çalıştı.

AK Parti, ilk genel seçimde tek başına iktidar oldu.

İşte o andan itibaren Tülay Kaynarca, Hüseyin Turan ve son olarak da Metin Karakaş birer birer AK Parti’ye teşrif etmeye başladı.

 

Recep Tayyip Erdoğan hareketinin Silivri’deki en emektar ve en kıdemli ismi tartışmasız Yetgin Çavdar’dı…

Ancak ne hikmetse siyasetin ikbalini yaşama günleri yaklaşınca;  Çavdar’ın başına dikkat çekici olaylar gelmeye başladı.

İftiralara uğradı…

Yerel gazetelerde kendisini suçlayan yayınlar yapıldı…

Parti genel merkezine organize bir şekilde şikâyet mektupları gönderildi.

Silivri’de yüzlerce kişiye Çavdar hakkında hazırlanarak fotokopiyle çoğaltılmış olan hakaret mektupları dağıtıldı.

Siyaseten önünün kesilmesi için atılmadık çamur bırakılmadı…

İşte o günlerde polis tarafından yapılan bir araştırmada; isimsiz hakaret mektuplarıyla ilgili bütün şüpheler Tülay Kaynarca’nın iş ortağı Sefa Kara’ya dayandı…

Sonra esrarengiz bir şekilde olayın üzeri kapatıldı.

Yetgin Çavdar’ın başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi. Organize bir şekilde önü kesildi ve hemen arkasından Tülay Kaynarca milletvekili seçildi…

 

Evet Sevgili Silivrililer,

Bu anlattığım olaylar çok uzakta değil, Silivri’de birçok insanın gözleri önünde yaşandı.

O dönem olayları izleyen bir gazeteci olarak benim kanaatim şudur ki; hileyle, hurdayla, alicengiz oyunlarıyla Yetgin Çavdar’ın hakkı yendi…

Hüseyin Turan belediye başkanı, Tülay Kaynarca milletvekili, Metin Karakaş da ilçe başkanı unvanı elde etti.

Yetgin Çavdar’ın başına gelenler bu üç ismin işine yaradı.

Üçü de karun gibi zengin oldu…

Yetgin Çavdar için atılmadık iftira bırakılmadı.

Kan kustu, kızılcık şerbeti içtim dedi; bir gün bile partisinden ayrılmadı.

Silivri’de dönen dolaplardan bunaldığında gitti Beylikdüzü’ndeki teşkilatta çalıştı.

Ama hep partisi için ter akıttı.

 

Şimdi bu anlattıklarıma inanan da olacak inanmayan da.

Ama ben doğruları, gerçekten yaşananları anlattım.

Eğer ki çok merak eden varsa AK Parti içinde tanıdıklarına sorabilir.

Tülay Kaynarca, Hüseyin Turan ve Metin Karakaş’ın yakınları haricinde herkes bu yaşananları bir şekilde anlatacaktır.

Gerçek şudur ki;

Yetgin Çavdar, AK Parti’nin haksızlığa uğramış evladıdır…

 

NOT: Bu anlattıklarımın hepsinin değil ancak bir bölümünün tanıklarından birisi İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu’dur. O günlerde Silivri Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapan Salihoğlu, Erdoğan’ın o dönemdeki arkadaşları arasındadır.